26 Mart 2012 Pazartesi




Şair çok iyimsermiş..


Klasik şairane günlerinden birini yaşayan şair uğruna kağıtlar öldürdüğü,
gününü gecesini sattığı her şey için anlamsız uğraşlarını vermeye başlıyordu yine.

Anlamsızlık şu an burda o kadar derin dile gelmiş olmalı ki;
şairde bir süre sonra farkına vardı.
Nasılsa bilmeyecek, bilinmeyecek!
Ne anlamı var yazdıklarımın,
kelimeleri yormanın, içimle oynayıp sızlatmanın! -dedi

Ve boş boş bakınırken boş kağıta elini uzattı,
sigarasını aldı, yaktı.
pencereden şöyle bir baktı.
Hava hiç olmayacak kadar durgun,
sıcak ve sevişilmeyecek kadar nemliydi.
Zaten yalnızlıktan o da pek mümkün değildi.

..ve birden, öyle bir rüzgar esti ki yönünü şaşırmış bir pusula gibi.
Uğrayı verdi birden şairin pencere güzergahına.
Sonra "kendine gel be adam!" dercesine tokatladı yüzünü en hafifinden okşarcasına.

Şair Kafasını şöyle bir silkeledi,
çeketinin üstüne düşen sigara küllerini eliyle silerken,
kendisinin dahi duyamayacağı bir şekilde söylenirken bir şeylere,
kafasını kaldırdı ve dudaklarının arasından
o an söylenebilecek an anlamlı kelime çıktı "siktir et" -dedi.

Ama ne kasvetli söyleyiş kocaman bir "siktir et"...

Bunu söylemek tek başına yetmiyordu. Gerçekleştirmek, beynine yerleştirmek gerekiyordu.
İşte bu şair onu beceremiyordu.

Yine en iyi bildiği işi yaptı,
masada boynu bükük olan kağıtla kalemin başını kaldırdı yazmaya başladı.
Bu kez farklı olarak kağıdı baştan aşağı "siktir et"le doldurdu.

Sıkıldı.

Başucundaki içki şişesini alıp sallamaya başladı.
Bir gözünü kısarak umutsuzca baktı ve dibini çoktan görmüştü.

Şişeyi masaya koyup koyamama arasında şişe masadan yuvarlanıp yere düşerken, çıkardığı sese noluyo lan! demeye kalmadan, yatağına çoktan uzanmış ağlamaklı hayalleriyle sızmıştı yalnızlığına.

1 yorum:

  1. Sitenizi sıklıkla takip ediyoruz . İstanbul Lazer Epilasyon olarak size başarılar diler ve paylaşımlarınızın devamını bekleriz .

    YanıtlaSil