14 Nisan 2012 Cumartesi




DIRDIRCILAR

Montaıgne'nın Denemeler kitabında "Dırdırcı" insanlardan bahsederken yazısına; Mızmız, dırdırcı insanları hiç sevmem diyerek başlıyordu. bu konu ilgimi çekti ve hayatımızda ve çevremizde olan bir çok dırdırcı insandan haz almadığımız gerçeğini net bir şekilde hatırlattı.

Bende bu deneme konusundan yola çıkarak montaıgne gibi kısa ve öz bir biçimde bu sorunu(sorun mu denmeli artık bilemiyorum) ele aldım. Biraz dırdırcılar için abartılı cümleler olduğunu düşüneblirsiniz ama mantıklı bir açıdan düşünürseniz ve montaıgne'nin denmesini okuduysanız, kaç yüzyıl önce montaıgne tarafından gözlemlenip, canını sıkan bir durum olarak nitelik kazanmış ki hissettiklerini yazıya çivilemiş.O zamanlardan bu zamana bir sorun olarak hayatlarımızda, ilişkilerimizde yer edinmiş bir konu olarak kuşak atlamıştır.

Evvela bir kez daha üstüne basarak söylemek gerekir ise montaıgne'nin yazısından yola çıkarak dırdırcı insanları deneme yazısı olarak ele aldığımda konuyu kısa ve net cümlelerin kollarına bırakırken satırlarım şu ruha bürünüyor:

Dırdırcı insanlar yaşama sevinci nedir bilmeyen insanlardır. Hayattan ve evrenden her zaman kötülük beklerler, mutluluğun tadını tatmazlar. Bu insanlar yaşama sevincini haz edinmiş kişiler ve toplum tarafından da pek sevilmezler. Aydınlığı karanlığa gömen bir vampir gibi yaşar ve inlerinde oluşturdukları gürültülü dünyada kaybolurlar.

Montaigne demiş ki:”sinekler gibi. Cilalı pırıl pırıl yerlerde tutunamaz, pürtüklü, pürüzlü yerlere abanır, oralarda rahat ederler, ya da sülükler gibi kara kan içer, kanla beslenirler.”

Böyle yaşayan insanlara ithafen;

*

Yaşamayı ne sandın büyük bir acı mı? Ya da öldürmek üzere olduğun büyük bir düşman mı? Hayır! Yaşam; hayata, evrene, doğaya, bize sunulan hakikate nasıl bakıyorsan, nasıl benimsiyorsan seninle şekillenen bir mucizedir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder