11 Mayıs 2012 Cuma




DELİ


Bir deli düşünüyorum sadece deli!
Yaşamın kıyısında dalgalarla değil
kendisiyle boğuşmuş.
Farkında olmadan
sevdiklerini unutma pahasına savaşmış.
Bilmeden, anlamadan yaşamış…

Üşümekten korkmuş..
Üşümüş mü?
Yoksa gerçeklerden mi ürpermiş?
Örtünmek istemiş; örtü kısa,
bir ömür, bir umut, bir mutluluk kadar kısa.

Yüzünü örtememiş..
Hayat buna izin vermeden
kendi tebessümünü kaybetmiş.
Düşünmeye çalışmış
varlığını kavramaya
başaramamış;
çünkü
umutları sonbaharı sönmüş bir yaprak gibi
dökülmeye başlamış.

Rüzgârları beklemiş
savursun sonsuzluğa
bir boşluğa bıraksın istemiş…
Anlatamamış olanları
anlamadan bütün
kelimeler yok olmuş..
Haykıramadan kelimeleri kendisine
sisler yaklaşmış
duvardan örülü gövdesine.
Kaçmak, özgür olmak,
birilerinde yaşanmak, yaşamak..
Ömrünün son demlerinde
düşlemekten sakındığı kaçak suretlere
anlam katmak istercesine hem de.
Daha o arzuladığı kapı aralanmadan
kaplamış Dört bir yanını
zıhlarla kuşanmış yalnızlığın askerleri..
Peki, çok erken değil miydi?
Haykırdı!
Hadi gayret ötenazlı biraz daha gayret
yalnızlık can çekişmekte.
Onunda gardı düşer elbet bir tenhada sere serpe.

Koştu.. Hızlı çok hızlı..
düşmekten korkmadan,
yalnızlığı hissedersek,
gözyaşlarını rüzgârların
kanatları ile savurarak koştu!
Bozuk bir saatin her şeye rağmen zamanla
amaçsızca yarıştığı ve zamanın akışında
boğulup durduğu bir an gibi durdu…

Varmak istediği yer; düşlerinde gizlediği bir kıyıydı.
Kıyının sonu bir nefes kadar yakındı.
Kıyının en tepesine çıkmasıyla gözlerini sımsıkı yumdu.
Mavi, evet! Mavi bir şiir dinlercesine bir şehri hatırlarcasına
dalgaların o müthiş dansını izlerken mutlu oldu.
(Kim Olmaz ki? bu eşsiz manzara karşısında)

Korktu.. Kaybetmekten diğerleri gibi, her şeyi gibi.
Sarılmak istedi. Sıkıcasına, bırakmamacasına.
Yeni kayıplara
yeni bir yer, yeni bir toprak
yeni bir şehir bulmamak için.

O ağır hüzün yüklü yokluğunu,
denizin en derin yerine gömdüğünü
hissederek tebessümünü kazanmaya çalıştı.
Sıkıldı.. Her şeyden.
Hıçkırıkları boğazına düğümlenmeden bağırdı!
Nefesi yetene kadar..

Cevap arayan sorular: Ne? Neden? Niçin? Nerede? Kim?
Yaşam kıyısından bir gün demirleri çekip,
dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkınca
işte sanırım o an anlayacağız
düşüncelerimizi boş yere oyalayan soruları.

Son bir hamle!
Var gücünle kalktı
çökmüş olduğu dizlerinin üstünden.
Son bir nefes daha çekmek istedi,
cebinde kalan tütünden.
Bakarak duvarlar örülmüş gökyüzene,
söylendi kendi kendine:
(Ağırlaşmış titrek sesiyle)

Cevap arayan sorularla dolu yaşamlar.
Bu yaşamda ince çizgisi yok olmuş hayatlar.
Kim? sorusuna cevap ararken aslında
en başından Biliyordun hazır olan Cevabını.
Hemen karşında. Bak aynaya söyle şimdi
kim bu deli?

"İnsan,  insanlar"…

1 yorum:

  1. çok güzel anlatmışsınız insanın kendi içsel hesaplaşmasını...

    YanıtlaSil